Son günlerde medyada yer alan bir olay, toplumu derinden sarsarak, aile içindeki şiddet konusunu tekrar gündeme getirdi. Geçtiğimiz hafta sonu, İstanbul’da meydana gelen bir olay, birçok insanı şaşırttı ve kederlendirdi. Bir adam, evinde tartıştığı eşini katlettikten sonra intihar etti. Olayın detayları, cinayet ve intiharın ardındaki psikolojik faktörler, aile içi şiddet ve toplumumuzdaki etkileri üzerine ciddi bir düşünme sürecini başlattı.
Olay, İstanbul'un bir mahallesinde gerçekleşti. İddiaya göre, 35 yaşındaki emekli polis memuru, evinde eşiyle şiddetli bir tartışmaya girdi. Daha önceki rahatsızlıklarından dolayı psikolojik sorunlar yaşadığı belirtilen adam, bu tartışma sırasında eşine saldırarak onu katletti. Olay yerinde yapılan incelemelerde, olayın şiddeti ve kullanılan silahın durumu, cinayetin planlı mı yoksa ani bir çıkış sonucu mu gerçekleştiği üzerine çeşitli spekülasyonlar doğurdu. Eşinin cansız bedeninin yanında intihar eden adamın yaptığı eylemin ardında ne tür bir zihinsel çöküntü yattığı ise atan eğilimlerine işaret ediyor.
Bu trajik olay, yalnızca iki kişinin hayatını kaybetmesiyle kalmadı; aynı zamanda aile içi şiddetin ne denli ciddi bir sorun olduğuna dair toplumsal farkındalığı arttırdı. Ülkemizde her yıl binlerce kadın, aile içi şiddet nedeniyle hayatını kaybediyor veya yaralanıyor. Aile içi şiddeti önlemek için çeşitli yasa ve düzenlemeler bulunsa da, bu konuda toplumsal bilincin artırılması ve şahsi psikolojik destek mekanizmalarının işlerlik kazanması büyük önem taşıyor. Bu tür durumlarla karşılaşan bireylerin, bir destek hattına veya profesyonel bir danışmana başvurmalarının önemi bir kez daha gözler önüne serildi.
Olayla ilgili sosyal medyada yapılan yorumlar, toplumun bu tür vakalara verdiği tepkileri de yansıtırken, yetkililerin aile içi şiddet konusuna daha ciddi bir yaklaşım sergilemeleri gerektiği vurgusu yapıldı. İnsanların birbirlerinin hayatına bu kadar kolay müdahale edebilmesi, ilerleyen dönemlerde bu tarz olayların önlenmesi için bir uyarı niteliği taşıyor. Toplum olarak, bu tür trajedileri tekrar yaşamamak adına, bilinçlenmek, eğitim almak ve yardımlaşma çabası içinde olmak çok önemlidir.
Elimizdeki veriler, aile içi şiddet ve buna bağlı cinayetlerin artış gösterdiğini ortaya koyuyor. Özellikle pandemi döneminde artan yalnızlık, ekonomik zorluklar ve psikolojik baskı, evliliklerde sıkıntılara sebep oldu. Peki, böyle bir noktada toplum olarak ne yapmalıyız? İlk olarak, bireyler olarak birbirimize destek olmalı, duygusal zorluklar yaşayan kişilere yardım etmeliyiz. İkincisi, devletin sağlık ve sosyal hizmetler alanında daha fazla kaynak ayırarak, ruh sağlığına yönelik destek hizmetlerini artırması gerekmektedir. Üçüncü olarak, toplum bazında yapılan bilinçlendirme kampanyaları, şiddet ve cinayetlerin önlenmesi açısından hayati önem taşıyor.
Sonuç olarak, İstanbul'daki bu trajik olay, sadece bir cinayet ve intihar değil, aynı zamanda toplum olarak üzerinde düşünmemiz gereken bir mesele. Aile içi şiddetle mücadele etmek, toplumsal sorumluluğumuz. Bu tür olayların önlenebilmesi için, psikolojik destek mekanizmalarının güçlendirilmesi ve aynı zamanda toplumda var olan tabuların yıkılması gerekiyor. Her birey, yaşadığı sorunları paylaşmak ve profesyonel yardım almak konusunda cesur olabilmeli; unutulmamalıdır ki; her can değerlidir ve hayat sıklıkla bu tür trajedilere izin vermemelidir.