Geçtiğimiz hafta sonunda, yerel bir piknik alanında kaybolan 32 yaşındaki Elif Yılmaz’ın üç gün sonra bulunması, sadece ailesi ve dostları için değil, bütün toplum için büyük bir sevinç kaynağı oldu. İstanbul’un kuzey bölgelerinden birinde bulunan bu piknik alanında, Elif’in kaybolması, arama kurtarma ekiplerinin harekete geçmesini sağladı. Ancak tüm bu çabaların sonunda Elif’in “hayatta kalmanın” ne demek olduğunu anlatan inanılmaz hikayesi, herkesin dikkatini çekti. Piknikçilerden kalan yiyecekleri kullanarak yaşamını sürdüren kadın, kaybolduğu 72 saatin sonunda sağ olarak bulundu bilim insanlarının hayatta kalma stratejileri üzerine düşünmelerine de neden oldu.
Elif Yılmaz’ın kaybolduğu gün, arkadaşları ile birlikte doğada yürüyüşe çıktığı belirtildi. Güzellikleri ile bilinen bu piknik alanında arkadaşlarıyla vakit geçirirken, aniden ortadan kaybolmuştu. Başta arkadaşları durumu fark etmese de, saatler geçtikçe panik içerisinde durumu yetkililere bildirdiler. Arama kurtarma ekipleri, derhal harekete geçerek Elif’i bulmak için tüm kaynaklarını seferber ettiler. Ekipler helikopterler, drone’lar ve yerel gönüllülerle geniş bir alanı taramayı başardı. Ancak Elif’in bulunabilmesi için geçen süre uzadıkça umutlar azalmaya başladı.
Arama çalışmalarının üçüncü gününde, bazı piknikçilerin bölgeden ayrılması sonrası ormanda dolaşan localardan biri Elif’in izlerine rastladı. Burası, Elif’in kaybolduğu yerle aynı yerdeydi ve bir grup piknikçinin bıraktığı yiyecek kalıntıları dikkatini çekti. Yiyecekleri bulmasının yanında, Elif’in söğüt ağaçları arasındaki sahra koşullarında nasıl hayatta kaldığı büyük bir merak konusu haline geldi. Yüzlerce kişi, Elif’in yerini bulmak için günlerce bekledi, sonunda hayatta kalmayı başardı.
Elif’in, üç gün boyunca nasıl hayatta kaldığını anlamak için kendi anlatımına başvurmakta yarar var. Kayıp kadının anlatımlarına göre, bulundukları alanda kalan piknik kalıntılarını görmesi onun hayatta kalma şansını artırdı. İlk günlerde panik içinde ormanda dolaşan Elif, kendi kendine sessizce kalması gerektiğini düşündü. Yüksek sesle bağırmadığı ve dikkat çekmediği için çevredeki insanlar onu bulamadı. Bununla beraber, Elif’in içgüdüsel olarak su kaynaklarından yararlanması ve bu kaynakları bulması da hayatta kalma becerileri arasındaydı. Ormanın derinliklerine doğru ilerlerken, su içerek ve yiyecek olarak bırakılmış yiyeceklerden faydalanarak vücudunu beslemeyi başardı. Ayrıca gece olunca ağaçların altında saklandı ve soğuktan korunmak için yaprakları üzerine örttü.
Bu süreçte psikolojik olarak da kendisini motive etmeyi başardı. Olumsuz düşünceler yerine pozitif kalmayı tercih eden Elif, ailesine ve arkadaşlarına kısa bir süre sonra kavuşacağına dair güçlü bir inanç taşımaktaydı. Elif’in yaşadığı bu hikaye, bir yandan bireylerin zorlu koşullarda nasıl hayatta kalabileceklerine dair veriler sunarken, diğer taraftan insan ruhunun ne denli dayanıklı olabileceği konusunda da ilham veriyor.
Olay sonrası Elif, ailesiyle bir araya geldikten sonra, sağlığına kavuştu ve hastanede tedavi altına alındı. Kayıp kadın tekrar hayata döndüğü için kendini yalnızca fiziksel değil, mental olarak da iyi hissediyor. Bu olay, birçok kişinin doğada kaybolma korkusunu bir kez daha gündeme getirdi. Uzmanlar, doğadayken alınacak basit önlemler ile bu tür olayların önüne geçilebileceğini belirtiyor.
Elif Yılmaz’ın hikayesi, hem bir kaybolma vakası olarak dikkat çekti hem de hayatta kalma becerilerinin önemini vurguladı. Doğayla baş başa kalmanın getirdiği zorluklar, duygusal dayanıklılık ve cesaret gerektiriyor. Gelecekte bu gibi durumların önlenmesi için yapılacak bilgilendirmeler ve eğitim programları, toplumu güvenlik açısından daha bilinçli hale getirebilir. Elif’in hikayesinin son bulmasıyla birlikte, benzer durumlarda kaybolmamız halinde neler yapmamız gerektiğine dair farkındalık kazanmamızda önemli bir adım atmış olacağız. Fakat tüm bu sürecin bir sonunda, Elif Yılmaz yeniden huzurlu ve sevdikleriyle bir arada olmanın tadını çıkarıyor.