Son yıllarda pek çok sektörde yaşanan ustalık krizi, geleneksel zanaatların geleceğini tehdit etmeye başladı. Özellikle el yapımı ürünlerin değerinin her geçen gün arttığı bir dünyada, çırak bulamamak bu zanaatları sürdüren ustalar için bir kabusa dönüşüyor. Geleneksel mesleklerin artık yalnızca birkaç temsilcisi kalmışken, bu durum, hem ekonomik hem de kültürel bir kayba yol açmakta. Bu yüzden pek çok usta, mesleklerini genç nesillere aktaramamanın kaygısını yaşıyor. Bu bağlamda, işin gerçek ustalarından biriyle -mesleğin son temsilcisi olarak adlandırılan- Yasin Usta ile gerçekleştirdiğimiz röportaj, çırak krizinin nedenleri ve çözümleri hakkında önemli bilgiler sunuyor.
Zanaatlerin ve ustalık gerektiren işlerin son yıllarda karşılaştığı en büyük sorunlardan biri çırak bulmak. Gençler, geleneksel mesleklerden ziyade, daha kolay iş imkanları sunan kariyer yollarını tercih ediyor. Yasin Usta, “Gençler artık bilgisayar başında çalışmayı, teknolojiyle iç içe olmayı tercih ediyor. Oysa ki, bu güzel meslekler hem geçmişimizi yaşatıyor hem de gerçek bir sanat icra imkanı sunuyor” diyor. Usta, çırak bulmakta yaşadığı zorlukları şu şekilde özetliyor: “İlk başta gelen gençler işin zorluğuna karşı hayal kırıklığı yaşıyor ve fazla sabırlı davranmıyorlar. İşin sonunda nelerin başarılabileceğini göremedikleri için işin başında bile kaçıyorlar.”
Çıraklık sisteminin yeniden canlanabilmesi için atılacak pek çok adım bulunuyor. Yasin Usta, gençleri bu alana çekmek için eğitim sisteminin değiştirilmesi gerektiğine inanıyor. “Meslek okullarının tekrar gözden geçirilmesi ve pratik eğitimin daha fazla ön planda tutulması lazım. Gençlere bu mesleklerin sadece bir iş değil, aynı zamanda bir sanat olduğunu öğretmeliyiz” diyor. Ayrıca, meslek sahibi olan ustaların, gençlere mentörlük yapması gerektiğini de vurguluyor. “Eğer biz, kendi deneyimlerimizi ve bilgilerimizi genç nesle aktarmazsak, zanaatlarımız bir gün tamamen yok olacak.”
Usta, yerel yönetimlerin ve girişimcilerin de bu zanaatları desteklemek için çeşitli projeler geliştirmesi gerektiğini belirtirken, sahiplenilen yerel ürünlerin ve zanaatlerin tanıtımının artırılması gerektiğini vurguluyor.
Sonuç olarak, çırak krizinin çözülmesi için toplumun tüm kesimlerinin üzerine düşen görevler bulunuyor. Geleneksel zanaatlar, sadece ekonomik bir değer değil, aynı zamanda bir kültür mirasıdır. Bu mirası gelecek kuşaklara taşımak için hepimizin üzerine düşen sorumluluklar var. Bu noktada, Yasin Usta gibi ustaların deneyimleri ve gençlerin bu zanaatlara yönelik ilgileriyle, belki de yavaş yavaş bir değişim rüzgarı estirilebilir. Ustalarımızı dinleyerek, onların yıllarca süren tecrübelerini öğrenerek, çıraklığın gerçek anlamını anlamak ve bu süreçte yer almak mümkün.
Unutulmamalıdır ki zanaat, sadece bir meslek değil; aynı zamanda bir tutkudur. Geçmişle geleceği harmanlayarak, bu tutkuyu geleceğe taşımak için herkese düşen bir görev var. Mesleğin son temsilcisi Yasin Usta’nın hikayesi, bu çırak krizini aşmanın sembolü olabilir. Geleceğimizin şekillenmesinde, el işçiliğinin korunması ve gelecek nesillere aktarılması açısından, bu hikaye büyük önem taşımakta.